Hükümetin, Savaş Ve Baskı Politikalarına Karşı
Hizmet Üretmiyoruz!
Değerli Basın Emekçileri,
Biz emek ve meslek örgütleri olarak, sadece üyelerimize değil, halkımıza karşı da
duyduğumuz sorumluluk ve vicdanlarımız gereği, bugün burada bir kez daha ülkemizin yüz
yüze kaldığı bir trajediyi dile getirmek, sizin aracılığınızla kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.
Doğu ve Güneydoğu`da uygulanan sokağa çıkma yasakları, "savaş hali"ni andıran
askeri yığınaklar, okulların, hastanelerin ve devlet dairelerinin karargâhlara dönüştürülerek
çatışmaların bütün bölgeye yayılmasıyla birlikte ilçeler, şehirler abluka altına alınıp
boşaltılmakta, yüzlerce insan evlerinden alınarak kapalı spor salonlarına hapsedilmekte,
çocuklar ve kadınlar hedef alınarak katledilmektedirler. İnsan cesetleri günlerce sokaklarda
bırakılmakta, almaya çalışan yakınlarına ateş açılmaktadır.
Devlet, yaklaşık 3 bin 800 öğretmeni savaş boyutundaki operasyon öncesi hizmet içi
eğitim adı altında ilçelerden çıkarırken 40 bin öğrenciyi kaderlerine terk etmekle ve sağlık
emekçilerini hastanelere hapsetmekle çok tehlikeli bir mesaj vermiştir. Eğitim ve sağlık başta
olmak üzere tüm kamu hizmetleri savaş düzenine göre yeniden dizayn edilmektedir.
Siyasi iktidar, Türkiye`nin saygın emek ve meslek örgütlerinin tüm bu endişelerine,
taleplerine ve çözüm önerilerine gözünü kulağını kapatarak tam aksini yapmakta yani savaş
ve baskı politikalarını artırmakta, barış yanlılarına operasyonlar düzenlenmektedir.
Hükümetin içeride ve dışarıda yaptığı tüm bu akıldışı politikaları sonucunda, dışarıda
neredeyse kriz yaşamadığımız komşu kalmadı, içeride ise muhalif görülen her kesim baskı ve
operasyonlarla sindirilmeye çalışıldı, düşman ilan edildi.
Artık miting yapmanın, sokağa çıkmanın, hatta pencereden dışarıya bakmanın dahi
ölümü göze almakla eşdeğer olduğu bir Türkiye`de yaşamaktayız! Hatta bırakın muhalif
olmayı, akıl tutulması yaşadığımız bu süreçte, Temmuz`dan Kasım`a kadar 44 çocuğun
öldürüldüğü, 52 çocuğun da yaralandığı medyada yer almaktadır.
Biz emek ve meslek örgütleri olarak, duyduğumuz sorumluluk gereği, gidilen yolun,
kan ve gözyaşlarının sel olup akacağı bir yol olduğunu; bu kirli savaşta çocukların, kadınların,
yoksulların, işçilerin, emekçi halk kitlelerinin en ağır bedeller ödeyeceğini bir kez daha
yineliyoruz.
Daha kaç kez söylememiz gerekecekse, bıkmadan, usanmadan tekrar tekrar
söyleyeceğiz:
ï· Savaş, ölüm, acı, gözyaşı ve yıkım demektir!
ï· Savaş, cinayet demektir!
ï· Savaş, baskı, şiddet ve sömürünün katmerlenerek artması demektir!
ï· Savaş, emekçilerin ekmeğinin küçülürken zenginlerin kasalarının dolması demektir!
ï· Savaş, emeğin haklarının tamamen ortadan kaldırılması demektir!
ï· Savaş, demokrasi ve özgürlüklerin bitirilmesi demektir!
ï· Savaş, insan haklarının, hukuk ve adaletin hiçe sayılmasıdır!
ï· Savaş, çevrenin, doğanın tahrip edilmesi demektir!
ï· Savaş, savaş kararı alanların çocuklarının değil, emekçi halk çocuklarının gönderildiği
bir cehennem demektir!
ï· Savaş sürdükçe halk konuşamayacak!
ï· Savaş sürdükçe kan ve gözyaşı akmaya devam edecek!
Gün, yaşananları seyretme günü değil, "içeride ve dışarıda savaş!" çığlıkları atanlara
karşı yüksek sesle ve cesaretle"ÖLDÜRÜLENLER BİZİM ÇOCUKLARIMIZ!.. YAŞASIN
HALKLARIN KARDEŞLİĞİ!.." diye haykırma günüdür.
Gün, SAVAŞI DURDURMA, BARIŞI İNŞA ETME Günüdür.
Bu nedenle diyoruz ki: YAŞATMAK İÇİN BARIŞA SES VER!
ï· Bugün "barış" demek, savaş çığırtkanlarının politikalarına engel olmak demektir!
ï· Bugün "barış" demek, iktidarlarını ve zenginliklerini korumak isteyenlerin çocukları,
kadınları, gençleri, yoksulları savaş ateşine sürüklemesine karşı çıkmak demektir!
ï· Bugün "barış" demek, işsizliğe, açlığa, sermaye köleliğine "hayır" demektir!
ï· Bugün "barış" demek, yolsuzluklara, adaletsizliklere, hukuksuzluklara isyan etmek
demektir!
Bütün bu nedenlerle biz,
SAVAŞA KARŞI BARIŞ İÇİN 29 Aralık 2015 Salı günü DİSK, KESK ve TMMOB olarak
üretimden gelen gücümüzü kullanarak hizmet üretmiyoruz.
Bafranın haberi, bafra