Bir Kaldırım Hikayesi

Bir keresinde uzakların bakınca mistik gelen fotoğrafları, beni bir gezgin kuş yapıp kilometrelerle yarıştırdıktan sonra Kars’a, karlı kış akşamlarının doyumsuz manzarasıyla buluşturmuştu.
Üzerinde ve istiap haddini ağır basıp seni yoran her ne varsa hepsini silkeleyerek içini temizleyesin, bir göçten sebeplenerek ruhunu dünyanın her yerine yayasın diye. İşte böyle bir anda içinde semazenler döner ve mutlulukla huzur arasındaki farkı layıkıyla ayırırsın.
Şehir aşıkları böyle yaşar. Onlar şehrin kalbine doğru, kaldırımları arşınlarlar.
 Gündüz bedenini kalabalıklara doğru sürer ruhun. Gece olduğunda şehir çekilir, ruhunun içinde bir uzun yürüyüş, bir konuşma hali başlar şairin de dillendirdiği gibi;”Kaldırımlar içimde kıvrılan bir lisandır.”
Eski Rus yapılarının bulunduğu vilayetlerde biz başka bir şarklı yapılaşmayla tanışırız. Ben buna şehirciliğin kalbi diyorum. Kars’ta, romanlara konu olan bu kartpostal şehirde yürümenin insanı hayatın içine dahil ettiğini çok daha iyi anlarsınız. O kaldırımların hakim olduğu şehri bir kartpostala benzetirler. Bizim memleketin çocukları böylesi şehirci yapıları gördüğünde birçok insanın etkilendiğinin çok daha fazlasıyla hatta bir yüzleşme haliyle hayıflanmaya müsaittir. Çünkü biz kaldırım denilen şehir yapısını hayatımızın içine bir türlü inşa edemedik. Kısaca dillendirelim.
Yürümek mi cambazlık mı` Biz ne yazık memleketimizde yürümek için cambazlık yaparız. Bir tarafında sayılamayacak kadar yoğun araç trafiği, onun yanı başında kural dışı park etmiş araçlar, bir üst basamağında mobiletler… Şimdi geriye kalanın hepsi siz yayaların zannediyorsanız erken karar vermenin yanılgısına paydaş olacağınızı hatırlatırım.
Kaldırımın yol kenarına bakan tarafından hayal ürünü olan bir gencimizi biraz yürütmeye çalışacağım. Hikaye burada başlar:
Sana sesleniyorum Genç Adam!
Üst basamaktaki mobiletler park edilmiş statik nesneler olduğu için çarpmamalısın onlara, sahipleri senden medet umacaklar bu hususta… Dolayısıyla kolunu, belini bir balerin edasıyla sola sağa rahatça kaçırabilmen gerekiyor. İçine dahil olduğun bu hareketlilik aslında senin yürüyüş hızınızı da belirleyen faktör olacak, unutma. Öyle kapatıp gidemezsin lakin!
Şimdi kişisel mülkiyeti korumak yani otomobil ve motosiklet sahibi vatandaşlarımızın temel mal edinme ve mal güvenliklerinin korunması için rahatından zorla feragat edip onların malına çarpmadan, yerlerini değiştirmeden ve herhangi çıkıntısını bir yerine batsa dahi sesini çıkarmadan yürüyecek ve dikkatini asla dağıtmayacaksın. Ne yazık bizde kafanı dinlemek için yürünmez, dikkat esastır!
Başlamadan bilmelisin;
Çocukları, kaldırımlarda elinden tutmadan ve dört bir yanından gelecek tehlikeye karşı sürekli tetikte olmadan yürütemeyeceğini bilmelisin. Lakin çocuk küçük ben onu kucakta daha güvenle taşırım dersen, durumu aslında daha tehlikeli hale getiriyor olabilirsin haberin ola.
Yürü bakalım görelim seni.
Dikkat et!
Dikkat et karşıdan başka bir balerin geliyor. O da aynı mallara (Otomobil, motosiklet, bisiklet) dikkat kesmiş ve kıvırtma durumunda. Dolayısıyla paralel hale geldiğinizde en iyi ihtimalle el kol çarpışacak ya da daha kötüsü bir kıç ya da omuz darbesi alacaksın. Darbenin karşı tarafta nasıl karşılanacağı ise olayın şiddetini ya çarptığın kadarında bırakacak ya da olay yerine bir polis gelecek!
“Düzgün yürüsene”’den şiddetlenip ya iş bedensel hayvani gücü harekete geçirip sana bir yumruk olarak dönerse… Şaşırma hiç, biz de bunu yapabilecek potansiyel kaba’lar bulunur.
Hoppala… İyi kıvırtamadığın için mesele büyüdü gördün mü` Karşılıklı kötü söz, kötü eylem yaşamak an meselesi, çabuk terk et orayı ama hızlı değil!
Sıkıştın değil mi` Olayı kurgulayan senarist senin başını belaya sokmamak ve canını yakmamak için biraz kaldırımın ortasına doğru kaydırıp oradan tekrar başlangıç verecek
Şimdi yol kenarındaki nesnelerden biraz uzaklaştık. Dolayısıyla vatandaşın malı artık senden zarar görmeyecek. Biraz daha ortalayıp devam edelim. 
  Ellerin dolu mu senin` Boşaltacağız ne yazık. Öyle bir taraf kendini araçlardan kaçırırken sen poşetlerini sağ sol elde tutarak yayamazsın, yok böyle bir lüksün. Daraltma trafiği!
Şimdi ellerin boş, zarar görmeden, zarar vermeden kaldırımda yürümek gibi ulvi bir mücadelenin içerisindesin ve gözümdeki yeri bir başka yüksek, bir başka saygın. Yürü genç adam. Yol kenarında hem paraleline hem karşına yine dikkat kesilmeye devam et. Çocuğunu evde, poşetlerini markette bıraktın. Eğilmeye, bükülmeye pek müsaitsin, devam!
Bir ön bilgi beslemesi yapmalıyım sana. Sen solunu kollarken sağını da gözden geçirmelisin, unutma artık orta da yürüyorsun. Bak yaya trafiği yine aynı şekilde akıyor. Kaçırırken kolunu kıçını, diğer tarafa da toslamamayı sağlamalısın. Yani daha hareketli olmalıyız. Yalnız hayal bu ya, seni fazla zora sokmamak için diğer yayalarında ellerindeki poşetleri kaldıralım, hayal bu ya, imkânsız ama başaralım.
Ne oldu duraksadın, herkes çok simetrik paylaşmadı değil mi kaldırımı` Karşıdakilerin sağ sol yaptığını görüyorsun, hızlarına ve yavaşlıklarına ayak uyduramıyorsun. Ne yazık seni daha yol kenarına doğru kaydıramayacağız, zaten neredeyse hiç olmayan şekilde yani 3 şerit kaldırımı icat ettik, kurguladık.
Dur bir saniye. Hayır, hemen değil! Arkanda önünde senin yaşadığın zorlukları yaşayan diğerlerine haksızlık edip hemen durma. Seni duvar dibine alıp oradan yürütmeyi deneyelim, kaldırımın hayal oyuncusunu…
—Hoppala.
—Neden öyle dedin` Burası Pazar yeri gibi değil mi` "Duvar kenarından yürüyemiyorum diyorsun", evet öyle. Şimdi indirimdekiler sepetine dikkat et önce. Sonra iskemlelere, kasalara, mefruşata, tabağa çanağa dikkat edeceksin. Hadi yürü genç adam, durmak yok yola devam.
Sadece esnaf malzemelerine değil, onun önünde pervasızca durmuş üzerinde büyüklüğünü küçüklüğünü şöyle belinden itibaren tutup değerlendiren, düşünen insanlar var, onlara da dikkat etmelisin.
—Yürüyemiyorum.
—Dur! Hemen kesin yargılı olma. Bak bir sepette yeni çıkan hikaye kitapları var, al biraz karıştırıver, kafan dağılır. Ama yok, bu sefer arkandan gelenler, önünde bitenler, ortada yürüyüp sen tarafa doğru vücudunu esnetmesi gereken insanlara haksızlık edeceksin. O zaman yol kenarında duran statik nesnelerden ne farkın olacak` Unutma, sen insansın!
—İniyorum ben kaldırımdan. Yapamayacağım. Araç yolunda sadece araçlara dikkat etmem benim için yeterli.
—İn bakalım neyle karşılaşacaksın, hadi in!
__Aaa, bu ne yahu… Araç yolunda yayalar araçlardan daha fazla. Ne kadar enteresan, bu bir kabus olmalı.
—Bu kâbus sadece senin kâbusun değil genç adam. Bunalıp kaldırımı terk etmek isteyen sadece sen değildin. Şimdi orada yürümek daha zor ve en ilginci aslında yasak.
Ne olacak şimdi`
İnsanlardan da koptun. Onlarla çarpışmamak için yüzlerine dikkat edemedin. İyi yönünden ele alırsak; esnafın malını kırmadın, vatandaşın aracına çarpıp mala zarar vermedin. Vermedin de ne yaptın; Merhaba demedin, sosyallikten uzaklaştın ya da görmezden geldin diyecekler şimdi. Bütün bunlara hazır mısın, peki bu sen misin`
Unutmadan…
Sana bir öğüt; Cambazlığı ileride çocuğuna da öğreteceksin. İlk zamanlarda onu bir sağ bir sol el yaptırıp yeterince yormak zorunda kalacaksın. Ebeveynlik kolay iş değil bilesin, araçlara ezdirmemek için sen kendini yollara atacak, sonra kaldırıma çıkacak, sonra tekrar yollara atacaksın, sonra… Sonralar gideceğin yere vardığında tükenecek ve çocuk bir cambazı izle-öğren sistematiği içerisinde bir şeyler kapacak. Ta ki dikkatini ilk kaybettiği ve otokontrolün kısmen dışına çıkacağı ana dek. Dolayısıyla düşmeden, çarpmadan, ezilmeden yürüyebilmenin garantisini veremeyeceğiz, her şey bir an dikkatini kaybetmene bakar, uyuma!
Hayal aleminde bir genç adamı, 3 şeritli geniş bir kaldırımda yürütmeyi denedik. Hayal`de dahi yürütemedik. Ne yazık, ne yazık, o da düştü araç yollarına…
Belediyemizin başlattığı kaldırım işgalini önleme çalışmalarına lütfen destek olalım, ve yakın gelecekte fotoğraflarını çekeceğimiz bu şehri kartpostal niyetine duvarlarımıza asalım.
Daim olan saygılarımla.
Murat TUTGİN
  • BafraHaber Yorum
  • Bir Kaldırım Hikayesi içeriğine yorum yapmaktasınız
Favicon
  • Toplam Yorum 0